Tıbbın ilerlemesiyle beraber tanıştığımız hastalıklardan biri de prematüre retinopatisi; biz doktorların ve dolayısıyla anne-babaların kullandığı, hastalığın İngilizce isminin baş harflerinden oluşan adıyla ROP. Tüp bebek teknolojisinin ilerlemesi ve yeni doğan yoğun bakım olanaklarının gelişmesiyle hayat serüvenine küvezde başlayan bebek sayısı her geçen gün artmakta ve prematüre retinopatisi görülme sıklığı buna bağlı olarak yükselmektedir.
Anne karnında 3. haftada göz nüvesi şekillenmeye başlar ve hemen tüm gebelik boyunca gelişimini sürdürerek ancak doğuma 1-2 hafta kala damarsal gelişimini tamamlar. Henüz damarsal gelişim tamamlanmadan dış dünyayla tanışan bebeğin gözünde ROP gelişme riski vardır ve bu yönden takip edilmelidir.
Gözü bir fotoğraf makinesi gibi düşünecek olursak, ROP hastalığında asıl etkilenen ve bizlerin retina olarak adlandırdığı kısım fotoğraf makinesinin film tabakasına denk düşmektedir. Damarsal gelişimini kısmen tamamlamış ancak bitirememiş olarak dünyaya gözlerini açan bebeğin bu eksik kısmı nasıl tamamlayacağı bir soru işareti olarak doktorların önünde durmaktadır. Yine tıbbi olanakların gelişmiş olmasıyla beraber retinal gelişim birçok prematüre bebekte sorunsuz tamamlanabilmektedir. Doktora düşen görev bu gelişimin tamamlanması sürecini takip etmek, görme fonksiyonunu bozacak herhangi bir değişiklik durumunda tedavi amaçlı girişimleri devreye sokmaktır.
Kimler risk altındadır ve mutlaka takip edilmelidir?
- 32 hafta ve daha erken doğumlular
- 1500 gram ve daha düşük ağırlıklı bebekler
- Yoğun oksijen tedavisi görmüş olan bebekler
- Eşlik eden başka hastalıkları olan bebekler
- Çocuk doktoru tarafından riskli kabul edilen bebekler
Retinal gelişimi göz doktoru tarafından takip edilen prematüre bebeklerde ROP hastalığı çeşitli bölgelere ve evrelere ayrılmıştır. Kabul edilen riskli gelişim aşamalarında bu sınıflandırmalar esas alınarak tedavi amaçlı uygulamalara başlanır.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
LASER FOTOKOAGÜLASYON: Retinanın damarsal gelişimi tamamlanmamış bölgesi aslında görme fonksiyonu açısında birincil öneme sahip değildir. Aslında tamamlanmamış olarak kalsa çok büyük görme sorunlarına neden olmaz ancak vücut açısından işler böyle yürümemekte ve normal gelişim tamamlanamayınca vücut o bölgeyi “açık yara” gibi algılamakta ve başka damarsal gelişimlerle “iyileştirmeye” çalışmaktadır. Zaten sorun da bu aşamada ortaya çıkmakta ve o bölgeyi iyileştirmeye çalışırken asıl görme fonksiyonumuzu sağlayan ve zaten 4. ayda oluşmuş olan kısmı tahrip etmekte ve körlüğe kadar giden tabloların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Laser fotokoagülasyon ile vücudun o bölgeyi “açık yara” gibi algılaması engellenmektedir.
GÖZ İÇİ ENJEKSİYON (ANTİ-VEGF): Son yıllarda başlayan ve istenmeyen damar oluşumlarını engelleyen ilaçların göz içine verilmesi yöntemi. Bu tür uygulamalar umut vaat etmektedir.