Page 37 - Özel Çağın Göz Hastalıkları Hastanesi - E-Dergi (Sayı 10)
P. 37

v
                              v


            ALGIMIZIN KAYNAĞI



            İnsanın kişisel algısının önemi ve   Ana inançlarımız temel olarak
            sadece bu algıya dayanmasının      kendimizi, diğer kişileri ve dünyayı
            yarattığı sorunlar yalnızca Batı   nasıl değerlendirdiğimizi belirler.
            felsefesinde değil, Doğu dünyasında   Örnek vermek gerekirse “ben
            da yüzyıllardır bilinmekteydi.     değersizim”, “insanlar güvenilmez”,
                                               “dünya adil değil” gibi... Bu inanışlar
            Günümüzde psikoterapi alanının     ara inanç dediğimiz kuralları
            en hızlı yaygınlaşan terapi türü olan   oluşturur. “Değersiz olmamak için çok
            bilişsel davranışçı terapinin dayanağı   iyi bir mesleğim olmalı”, “insanlara
            bu Batı ve Doğu felsefeleri ile aynıdır.   güvenirsem acı çekerim”, “dünya
            İnsanın algısını anlamlandırması   adaletli olmadığına göre ne yapsam
            ve bilişleri onun ruhsal tepkilerini   işe yaramayacak” gibi…
            oluşturmaktadır.
                                               Ana ve ara inançlar bizim hayattaki
            Türk Dil Kurumuna göre algı, bir   anayasamız gibidir. Olaylar bu
            şeye dikkatini yönelterek o şeyin   yasalara göre değerlendirilir,
            bilincine varmak demektir. Bizim   yorumlanır ve sonuç çıkarılıp karar
            anladığımız anlamdaki algı ise duyu   verilir. İşin aslı, insan farkına varıp
            organlarının fiziksel uyarılmasıyla   kendi inançlarını sorgulamazsa
            oluşan sinir sistemindeki sinyallerdir.   bebeklik ve çocukluktaki bakış açısı   Biliyoruz ki
            Psikoloji ve bilişsel duyusal bilginin   ile hayata bakmaya bir ömür devam   duygu ve
            alınması, yorumlanması, seçilmesi ve   eder.                           davranışlarımızın
            düzenlenmesi anlamına da gelir.
                                               Bugün biliyoruz ki duygu ve         sebebi aslında
            Bilince bir şeyi getirmenin yolculuğu   davranışlarımızın sebebi aslında   olaylar değil,
            önce duyu organları tarafından fark   olaylar değil, onlara verdiğimiz
            edilerek başlar. Fark edilen şey duyu   anlamlardır. Bir olay olur; onun   onlara verdiğimiz
            organları tarafından duyumsanır ve   sonucunda aklımıza hemen bir      anlamlardır.
            sinir iletileri ile beyne taşınır. Beynin   düşünce gelir ki o düşünceye
            işlemci bölgesi de yorumlar ve     “otomatik düşünce” diyoruz. O
            sonrasında yanıt verir.            otomatik düşünce bir duyguya yol
                                               açar. Oluşan duygu sonucu beden
            Her duyu organının aynı nesneyi    düzenlenir ve duygunun enerjisi ile
            algılama biçimi farklıdır. Aslında her   bir davranış gerçekleştirilir. Bunlar
            insan aynı şeyi görmez, aynı şeyi   çok kısa sürede oluşur. Bu kadar kısa
            duymaz. Algıladıklarımız nesnel değil   sürede her şeyin oluşmasının sebebi
            öznel duyumlardır. Herkeste farklıdır.   beynimizin vakit ve enerji tasarrufu
            Algılandıktan sonra yorumlama biçimi   yapmak istemesidir.
            de farklıdır. Bu farklılık öncelikle anne   Sözün özü; hayat olduğu gibi değil,
            babadan gelen genlerin herkeste    olduğumuz gibidir. Herkesin aynı veya
            farklı olmasından kaynaklanır. Hayata   benzer olaylara farklı tepki vermesinin
            başlarken getirdiğimiz genler hayat   nedeni her beynin farklı olmasıdır.
            deneyimlerimiz sonucunda bastırılır,   Düşüncelerimizi değiştirirsek
            aynen devam ettirilir veya etkisi   duygularımız değişir. Duygular
            arttırılır. Beyin bir nevi şantiye alanı   değişirse davranışlar, davranışlar
            gibidir yani hem yapım hem yıkım   değişirse de hayatımız değişir.
            aşamaları ve güçlendirme çalışmaları
            aynı anda gerçekleştirilir.        Bu düzeneği yüzyıllar öncesinde
                                               Mevlana şu şekilde özetlemiştir:
            Bebeklikten bu yana yaptıklarımız
            sonucu hissettiğimiz duygular,     Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
            davranışlara verilen ödül ve cezaların   Geriye kalan et ve kemiksin,
            sonucudur. Çocuklukta öğrenilenler   Gül düşünür gülistan olursun,
            bizim ana inançlarımızı oluşturur.   Diken düşünür dikenlik olursun.





























                                                                                                                35
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42