Page 47 - Özel Çağın Göz Hastalıkları Hastanesi - E-Dergi (Sayı 5)
P. 47
Bakanlığı’nın orta öğretiminde, gezi geçtiği yerler Kuzey Pasifik. Benim
edebiyatı konusunda yardımcı okuma bulunduğum Güney Pasifik de ABD’nin
kitapları listesine de koyulmuş. lojistik üssüymüş ve John Frum orada
görev yapmış. Amerikalı askerler bir
Bir de o dönemlerde Türkiye’de gezi gün malzemeleri bırakıp gidiyorlar.
kitapları azınlıktaydı. Gezginler olsa da
gözlemlerini kitaba döken pek yoktu. Arkasında umutla bekleyen insanlar
O kitaplar Yedi Deniz Beş Bucak adlı bırakıyor. Zamanla sayıları artıyor, yerel
Gezi Edebiyatı Seçkisi’nde yer aldı. gelenekleriyle bunu bağdaştırıyorlar;
Bu antolojiyi 2014’te vefat eden Alpay “gelecek! gelecek!” falan derken John
Kabacalı hazırlamıştı. Ciltli, güzel bir Frum tarikatı diye bir şey çıkıyor ortaya. Kanserin Türkçesi nedir biliyor
kitaptı. Orada diğer gezginlerle beraber Sömürgecilik tanımına ne kadar musunuz? Yengeç. Bunu ilk
“Türkiye’deki Gezgin Yazarlar” başlığı uyuyor bilmiyorum ama kendi ortaya koyan da Hipokrat’tır.
altında benim kitaplarım da yer aldı. kapalı evreninde yaşayan insanların Hipokrat bu hastalığı dış
Birilerinin hayatına dokunmuş olmak, birdenbire hiç tanımadıkları bir kültürle görünüşünden izlemiş. Kanserli
size bu eserlerin en büyük katkıları olsa karşılaşmalarından doğmuş. bir memenin büyüdüğünü,
gerek... Duygusal olarak böyle hikâyelere insanı sarıp sarmaladığını
bağlanma ihtiyacı var herhalde... ve sonunda onu yok ettiğini
Evet memnuniyet duyuyorum. Bunlar
gülümseten şeyler. İnanmak istiyorlar… görünce adını “yengeç”
koymuş. Çünkü yaşadığı Ege
Kabilelere dönmek istiyorum. Onlara ilkel Ama her toplumda var bu. Asya’da, kıyılarında bu şekilde avlanan
diyoruz ama gözlemlediğiniz kabilelerde Amerika’da da var tarikatlar… Bu
toplumsal normlar açısından modern coğrafyada zaten kıyamet kadar... Bu da bir yengeç türü varmış. Bu
dünyanın köklerini seziyoruz. Kadın ve belirli inanışlara sürüklemenin evrensel yüzdendir ki kanserle mücadele
erkeğin yedikleri, içtikleri, uyudukları olduğunu gösteren bir şey. Avrupa’da derneklerinin ve kanser
yerler ayrı; erkekler cesaret sınavlarıyla daha az ama. Hatta İskandinavya’da yok. hastanelerinin armalarında
kabilenin en güçlüsü olma yarışındalar… Bireysel yapının güçlü olduğu yerlerde yengeç vardır. Bu hastalık ilk
Şimdiki içgüdüsel davranışlarımızın bir insanın ya da bir hayalin peşinde çağlardan beri vardı ancak
kökenlerine zaman yolculuğu yaptıran sürüklenmek daha zor olsa gerek. Diğer teşhis ve tedavi imkânları
başka örnekler var mı? coğrafyalarda bu mümkün. kısıtlıydı.
Şunu gözlemledim özellikle... İnsanı Edebi yönünüze dönersek; kitaplarınızı
insan yapan değerler ya da insani bazı okurken, nesne, olgu ve duyguları mikro
reaksiyonlar her toplumda aynı. Onlar ölçekte betimlediğinizi fark ediyor
da kızıyor, üzülüyor, gülüyor ya da insan. Örneğin “Kuzey Sardunyaları”nda
seviniyorlar. Öç alma duyguları da var, kanat seslerinin portakal çiçeklerini
dürüstlüğe saygıları da. Yani bu insani ürküttüğünü, çiçeklerin halay çekmeyi
değerlerin coğrafi farklılıkları yok. Elbette bırakıp kentin en kuytu köşelerine
kızgınlık var ancak törelerin de etkisiyle kaçıştığını anlatıyorsunuz.
kızılan şeyin nedeni ve yansıtma şekli
değişebiliyor. Sadece Afrika’da değil, O da Norveç’te geçen bir hikâye... Öyle
dünyanın en gelişmiş, refaha ulaşmış fantastik bir şey o… Anı yerine denenmiş
ülkesi olarak görülen Norveç’te de fantastik bir anlatı.
bulundum. Onlar da aynı tepkileri Yazmak için bolca okumak gerekir.
veriyorlar. Ancak bu tepkilerin dozları Hele de edebi değeri olan metinler
ve eşikleri farklı. Bizde “Neye baktın?” yazmak için sayısız okumayla damıtılmış
diye cinayet işlenirken, orada kavga bile bir birikim şart. Kimleri okursunuz?
etmiyorlar. Kaleminize etki eden yazarlar kimler?
Misyoner faaliyetlerin Afrika kıtasındaki “Şu yazar ya da eseri” diyebileceğim bir
etkilerini anlamak açısından çok şey yok. Ancak “Kuzey Sardunyaları”
ilginç detaylar da paylaşıyorsunuz döneminde anlatı şeklinde kitap yazan
kitaplarınızda. Örneğin 2. Dünya Kürşat Başar vardı. Hâlâ o türde yazıyor
Savaşında Pasifik’te yaşamış, bölgeden mu bilmiyorum. Onun öncesinde,
ayrılırken ABD’den yiyecek ve içecek çocukken Jack London’ın kitaplarını
göndereceğini vaat eden John Frum… okurdum. Yine Balkanlar’ın Maxim
Bölgedeki kabileler halen bir mesih Gorki’si dedikleri Panait Istrati adında
beklercesine onun yolunu gözlüyor. bir yazar vardır. Bilenler bilir… O da
Hatta her Cuma dini bir törenle gençliğini gemicilik, miçoluk, aşçılık
John Frum’u çağırıyor. Bu etkileri yaparak geçirmiştir. Toplumun orta, orta-
gözlemlemek ruhunuzda nasıl yankı alt kesimlerinde bizzat yaşayan, tanıdığı
buldu? insanları öyküleştiren bir yazardır.
Bütün toplumlarda var bu tarz şeyler. Türkiye’de ilk edebi gezi yazılarını
Oraya özgü ritüel ya da tarikat benzeri kalem alan gazeteci Fikret Otyam’ın
bir şey bu. Halen devam ediyor mu
bilmiyorum ama o dönem yıllardır “Gide Gide” serisi de çok hoşuma
süregelmişti. gitmişti; Katmandu gezisinde bana
ivme kazandırmıştır. Çetin Altan ile
2. Dünya Savaşı’nda Amerikan-Japon Fikret Otyam’ın o tarafa yaptıkları ve
savaşlarının önemli bir kısmının kitaplaştırdıkları gezileri var.
45