Page 114 - Özel Çağın Göz Hastalıkları Hastanesi - E-Dergi (Sayı 10)
P. 114
v
ŞENER ŞEN KLASİKLERİNİN TADI BAŞKA
Züğürt Ağa (1985) Muhsin Bey (1987)
Türkiye'de feodalizmin Ne güzeldir “Muhsin
çöküşünü konu alan Bey”i izlemek… 80’lerdeki
filmde Şener Şen, Haraptar kültür erozyonundan
köyünün ağasıdır. etkilenmemiş, Türk
Feodalizm çöküştedir ama musikisine ve çiçeklerine
kapitalizm keskin dişleriyle düşkün, prensipli bir müzik
köşede beklemektedir. yapımcısı olan Muhsin Bey
Kuraklık başlamıştır; köy ve şöhret heveslisi Ali Nazik
zor durumdadır. Ağa adlı saf delikanlının macerası
kendi köylüleri tarafından öylesine pürüzsüz akar ki, bir
dolandırılır ve çareyi köyü Değirmen (1986) yaşam ve onur mücadelesine
satılığa çıkarmakta bulur. dönüşen olayların bizi alıp
Trajikomik olaylar silsilesi 1900’lerin başında bir Osmanlı götürdüğünü çok sonra fark
başlamıştır. İstanbul'a göç kasabasında, işine çok bağlı bir ederiz.
eden ağa kendini kapitalizmin kaymakamın bir gecelik eğlencesi Birçok otoriteye göre Türk
kucağında bulur. Şehir herkesin başına çorap örer. Dansöz sinema tarihinin en başarılı
yaşamına ayak uydurmak hızlı dans ederken ev sallanınca yapımlarından olan bu
kuraklıktan da zordur. Velhasıl ahali deprem var sanıp ortalığı filmde yine sinema çevreleri
ayağa kaldırır. Olay duyulmasın
70'leri ve 80’leri anlamak için Şener Şen ve Uğur Yücel’in
Züğürt Ağa biçilmiş kaftan bir derken bulabildikleri tek çare oyunculuklarının zirvesine
depremin gerçek olduğu yalanını
eser. Şener Şen’in performansı sürdürmektir. İşler öyle bir hal alır çıktıklarını söylerler. Biz de o
da takdire şayandır elbette. iddiaya katılıyoruz.
ki haber padişahın hatta başka
ülkelerin kulağına kadar gider. O
zaman da yalanları gerçek yapmak
için türlü oyunlar başlar.
Deprem sembolizminin Osmanlı’nın
çöküşünü temsil ettiğini belirtmeye
gerek yok. Ancak daha vahim olanı,
çoktan yıkılmış olan değerlerin,
yoksulluk, yolsuzluk, ahlaki çöküntü,
sosyal ve ekonomik sorunların
ayyuka çıkmasıdır. Kıyıda köşede
kalmış olan bu ironik filmi kesinlikle
tavsiye ederiz.
TOPLUMSAL ELEŞTİRİNİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Yol (1982)
Dünya çapında en çok tanınan Türk filmi “Yol” desek abartmış
olmayız. Konusu gibi yapım süreci de zorlu bir yoldur. Yılmaz
Güney senaryosunu hapishanedeyken yazıp her sahnesini
planlayarak ve çizerek yönetmen Şerif Gören'e verir. Filmin
negatiflerini ise İsviçre'ye kaçarken yanında götürüp
kurgusunu yaptırır.
Ve Cannes Film Festivali'nde Türkiye ilk “Altın Palmiye”sini
Güney sayesinde alır. Ancak ne acıdır ki “Yol” ülkesinde ancak
Zübük (1980) 17 yıl sonra sinemalarda gösterilebilir. YILMAZ
GÜNEY 1982
Filmde cezaevinden bir hafta izinli çıkan beş mahkûmun,
Aziz Nesin uyarlaması bir filmin onlar içerideyken ülkede değişen (değiştirilen!) toplum CANNES FİLM
FESTİVALİ'NDE
toplumsal eleştiri düzeyini tahmin düzenine karşı yabancılaşması anlatılır. Bir haftalığına evlerine TÜRKİYE'NİN
edersiniz. Nitekim Türkiye'de dönen bu beş kişinin sevinci beş ayrı trajediye dönüşür. İLK “ALTIN
PALMİYE”SİNİ
dönen kirli siyaseti, yolsuzluklara Zamanın Türk toplumunun da panoramasını çizerek üstelik. KAZANDI.
karışan çarpık karakterleri hicveden
“Zübük”teki bu düzey arşa ulaşmıştır.
Sözünde durmayan, ahlaksız,
milletvekilliğinden ihraç edilmiş biridir
İbrahim Zübükzade. Bir gazetecinin
yaşam öyküsünü yazmak istediği
Zübükzade’nin, eşeledikçe daha
kirli yönleri çıkar. Rüşvetlerle zengin
olmuştur. Girdiği her yere de rüşveti
bulaştırır. Foyası ortaya çıkınca işinden
kovulan Zübük, Destek Partisi’ne
girip yağcılıkla başkanlığa yükselir.
Uyanık Zübük, partili partisiz herkesi
öylesine birbirine düşürür ki, sonunda
halk onun belediye reisi olması için
neredeyse yalvarır.
112